5 Nisan 2010 Pazartesi

'O' Benimsediğin 'sen'sin...

Hiç tanımadan sevmek,
Yada istediğin gibi tanıyarak..
Görmeden,
Bilmeden,
Dokunmadan,
Öpmeden,
Uzaktan..

Daha çok kendini acıtmak,
Hergün yarayı;
Sivri, kırık bir camla 'seni seviyorum'lamak..
Kayıp bir silüete,
Kırık hayaller kurmak..

Hayallerde bile kendini acıtmak,
Ama 'mutlu son'lamak..

Ne pahasına olursa olsun,
Mutlu sonlamak,
Çünkü o, üzülmemmeli ya..

Acı gelip onun kapısını çaldığında,
Kapıyı kitler, arkasına ağırlığı çeker,
Üzerine de tüp koyarsın..
O, acımamalı..

İşte bir silüete bağlanmak gibi,
Görmeden, dokunmadan sevmek..
İki şehir arası sevmek..
Aşkını rüzgarla, yağmurla iletmek..

...



Not=Tüp neden kapının arkasındaki ağırlığa konur anlayabilmiş değilim..
Hırsız gelip kapıyı açmaya çalıştığın da tüp düşünce, sesini duyup uyanmak içinmiş..
Öyle dediler..=)
Belki biraz adrenalin,
Veya ölümünü izlemek için..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder