28 Aralık 2009 Pazartesi

Gitmelere de aşık bir yanım, gelmek bir yana...

Yine sakladı beni karanlık odadaki,
Perde arkasına,
Gitti..
En köşesindeyim şimdi,
Karanlık,
Soğuk odanın..
Birtek kokusunu bıraktı,
Gitti..
...
Olsun..
Gitmelere de aşık bir yanım,
Gelmek bir yana..

...
En salak yanıma vuruyorum sözlerini..
Bütün aşk yamalı,
Sevgi kaplamalı,
Özlem süslenmiş,
Sözlerini..
Duymuyorum,
Görmüyorum,
''Umursamamazlıktan 'geliyorum''..

Gittin ya..
Gecelerden,
Sabaha kan kusuyorum,
Satır aralarımdan gözyaşım akıyor yine sana..
...
(Her 'git/gel' yazılarının teması özlemek değil midir?
Belki,
Öyledir..
Özlemektir..
Bazıları nefretle,
Bazıları sevgiyle,
Üstü örtülmüş,
Özlemektir...
...
Burada,
Özlemek bana düşer..
'Gel' ile bozulur büyü...)

Elveda...

O düzenli, güzel ve anlamlı
Cümlelerin arasına sıkıştırılmış,
Saçma, komik cümlelerini özledim..
''Şimdi düşünüyorum da istemeden de olsa''
Güzel şeylerdi aslında..
Tadı damağımda kaldı da
Güzel şeyler kısa sürmez mi nasıl olsa..?
Ama ne gerek vardı acıya..?
Sözlerin hala aklımda,
Neyse girmeyeyim o konuya..
Acıtıyor beni hala..

Bilirsin giden ardından yazmak bana göre değildir
Sevmem,
Ne oldu bilmiyorum ama
Bu gece aldım elime
Sİyah kağıdımı bayaz mürekkepli kalemimi
Ben düşündüm elim yazdı işte..
Hakim olamıyorsun gün geliyor bedene..
Mesela ben başka yerde beynim başka yerde..
Neyse;
Mor düşler büyüttüm bugünlerde,
Karanlıkta sessizce,
Sonra griye boyadım kenarları gizlice
Sen seversin diye..
Yoksunda sen düşlerim de
Bir gün misafir olursun gelirsin diye..

Neyse uzun söze ne hacet
Yoksun diye özledim işte..
Yanlış anlama diyorumda
Yanlış anlasan keşke..

Aslında sözlerim sen sevgiden söz ettin diye..

Aşk dedin ya;
Bana göre değil bilirsin
Aşkı izlemelisin de
Sadece izlemelisin işte..

Sonra gitmek;
Çekip gitmek işte
Hani öylece, birbaşına, umursamayıpta gitmek..
Birkaç özleyen bırakırsın geride
Bir hoşça-kal ile..

Bir hoşça-kal'a bir elveda iyi gider
Sana da bir elveda gerek ya..
Boğazımda bir düğümle,
Kesik ve kısık bir sesle,
Elveda işte...

New Part...

Kapana sıkıştırılmış örümcek gibiyim,
Odanın her karesini hızla dolanıyorum.
Ve nerde olduğumu bile bile
Yaşadığım şokla;
''Nerdeyim ben?'' sorusunu soruyorum kendime,

Ve ne için aktığını bilmedğim gözyaşlarım,
Durmak bilmeyen bir yağmur gibi yağıyor,
Ağlamak istediğim zaman bir damla bile akmayan,
İstemediğim zaman akan gözyaşlarıma,
Durmasını söylüyorum
-heyy AzardidE dur....
Durmuyor..

Ve geriye dönüşlerin olmadığı gidişlerim,
Hatalarımla,bir flim şeridi gibi gözümün önünden akıp gidiyor..
Başrolde yine ben,
Oynayan, oynatılan,oynayan ve oyun..........

26 Aralık 2009 Cumartesi

O ev...

O küçük sevimli ama korkunç ev varya,
Onu anlatamıyorum..
Anlatacak kelimeleri bulup,
Cümle haline getiremiyorum..
Duygularım bana yol göstermiyor,
Hepsini cımbızla söküp almışlar gibi,
Hissetmiyorum,

Üzerime bir karabasan çökmüş,
Çığlık,
Atamıyorum..
Gözyaşı,
Dökemiyorum..
Karanlık üzerimde,
Nefes alamıyorum..
Gözlerimi kapatıyorum..
Ölüyorum..
Kendi içimde ölüyorum..
Dışımda ölüyorum..
Ölüyorum..
...
Her gördüğümde koşar adımlarla giderken,
Anılarımı teker teker gözümün önünden geçiriyorum..
Sonra duruyorum.
Biraz geri çekiliyorum,
Çünkü, korkuyorum..
O evde korkmaya başladım,
O evde beni birşeyler takip etti,
O evde örümcekler tavandan ağlarıyla indi,
O evde..
O ev..
O ev..
Ne kadar çok 'o ev' var içimde..
Korkutuyor,
Özletiyor,
Sevindiriyor.
Ama 'o ev'
Öldürüyor..
...
Koşarken durup geri çekilmemi sağlıyor
Bahçesi 'gel' derken,
Camları korkunç bir şekilde bakıyor,
Sanki bana kızıyor,
Küfür ediyor,
Nefret kusuyor..
...
Elimi tut..
Bu sefer birlikte girelim o eve..
Sen beni korursun olur mu?
O ne idüğü belirsiz beni takip eden şeyden,
Tavandan ağlarıyla inen örümceklerden,
Hergün üzerime santim santim gelen duvarlardan..
Onları yenmem gerek..
Yardımcı olursun değil mi?
Elimi tutarsın?
Beni korursun değil mi?
...

25 Aralık 2009 Cuma

Ruh ve Beden...

...
İçimdeki çığlığı duyuyorum,
Ruh bedene küfrederken..
''Kalksana sahip..
Ayakta kalsana..
Dirensene..
Hadi ama,
Bu kadar hassas olma..''
Derken
Ateşe odun atılmış gibi,
Daha çok yanıyorum,
Daha çok acıyorum,
Eriyorum..
Bir sona yaklaşır gibi..
...

Boğazımın yırtılmasını umursamadan,
Vücuda isyan edermişcesine,
Haykırıyorum..
Kalkıyorum..
Ayaktayım,
Ama karnıma sıkı bir tekme yemişcesine
Sendeliyorum,
Ruhum itekliyor adım atıyorum..
...
Kırıklarım var,
Tamir etmem gereken..
Ve uzun bir yol,
Ruhun bedeni iteklemesi gereken...

Eli yüzü kirlenmiş çocuğu anlat bana..

Bana bir hikaye anlat,
Sadece çoculuk,
Hep çocukluk olsun içinde..
Hep tebessüm,

Eli yüzü kirlenmiş çocuğu anlat bana..
En küçüğü..
Oyunları,
Tartışmaları,
Eve dönüşü,
...
Hepsini anlat..
Sonra büyütme ama o çocuğu,
Öylece kalsın,
Büyümesin..
Sakın..
O büyüyünce hikayede büyüyor,
Sonra tebessüm yavaş yavaş gidiyor,
Belki eli yüzü temizleniyor da,
Ruhu kirleniyor,
Hem oyunlar da ağırlaşıyor..
Öyle eskisi gibi olmuyor..
Hayat, acımıyor..
Hayat, oyun içinde oyun oynuyor..
Kulaklarının dibinde ıslık çalıyor,
En iğrenç melodiyle,
Sonra bir de üzerine kusuyor,
En kötüyü,
Bitmiyor işte..
Durmuyor,
Susmuyor,
Gitmiyor..
...

-Ahh hayat,
Sinsice oyunuma giriyor,
Ne ahlaksız herşeyime burnunu sokuyor..

Şimdi,
Büyütme o çocuğu..
Öylece kalsın..
Hikaye bitsin ama o, çocuk kalsın...