13 Ocak 2014 Pazartesi

Beklenmeyen Kış

Ceric Köyünde şenlik günüydü.Bu şenlik her yıl yazın gelmesiyle sene de beş gün sürer ve son gün fenerlerin gökyüzüne bırakılmasıyla son bulurdu.
Derenin kenarına kurulmuş masalar.Az ilerisinde baharın kokusuna karışan yemek kokuları çıkıyordu kazanlardan.Çoçukların bir kısmı derede balıklarla yüzmeye çalışıyor bir kısmı badem ağaçlarına tırmanıyordu.Çoşku, köyün her yerindeydi.Sanki her kahkaha yeni bir çiçeğin açmasına sebepti bu köyde.Spectus derede çocuklarıyla balık tutmaya çalışıyor, diğer yandan gözleri kalabalıkta sevdiği kadını arıyordu.Claira..Kızıl saçları ve mavi gözleriyle kendine aşık eden bir güzelliği vardı.İyiliği ve yardımseverliği, çoşkusu ve neşesi herkes tarafından bilinirdi.Spectus karısının ölümünden yedi yıl sonra Claira ile hayata dönmüş, çocuklarına yeniden baba olmuştu.Köyün en iyi savaşçısı ve avcısı olan Spectus 'un kasabası ve çocukları için yapmayacağı hiçbir şey yoktu.Omuzlarındaki kaslarından boynu görünmeyen dev Spectus sadece çevredeki kasabaları değil kasabadaki her kızın gönlünü de feth ediyordu.
Neredeyse akşam olmak üzeriydi ve hala Claira'yı görememiş, merak etmeye başlamıştı.Evine gidip bakmak istedi ama bunun uygun olmayacağını biliyordu.Spectus düşünürken gözleri kamaştıran güzelliğiyle Claira geldi fakat hiç de iyi görünmüyordu.Spectus hemen anlamış hızlı adımlarla yanına gidip ne olduğu sormuş faka t kendisini tatmin edeceği bir cevap alamamıştı.Claira geldiği gibi sessizce yeniden evine dönmüştü.Kendini inanılmaz yorgun hissediyordu.Daha önce annesi ile babasının ölümünden sonra hiç de böyle hissetmediğini düşündü bir an.
Gece Spectus ve Claira için uykusuz geçti.Ertesi gün herkes şenliğe aynı çoşkuyla devam ediyordu fakat Spectus'un içi hiç de rahat değildi.Hava alışmadık bir şekilde soğumaya başlamış ve sisle kaplanmıştı.Deredeki su soğumaya, balıklar ölmeye,çocuklar dereden hızla çıkmya başlamıştı.Kimse ne olduğunu anlamadan hızlı bir gürültü onlara yaklaşıyordu.Hava gittikçe soğuyordu.Bir anda deredeki su buz halinde akmaya başlamış ve her yeri parçalamaya başlamıştı.Bir sonraki akan buz bir önceki buzu parçalıyor ve köylülere zarar veriyordu.Köylüler korku içinde evine kaçmaya başlamıştı.Spectus endişe içinde çocuklarıyla kiliseye doğru koşuyor bir yandan ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Aklına Claira geldi bi an fakat o sırada sert bir rüzgar çocuklarıyla kendisini kilisenin duvarına fırlatmıştı.Küçük oğlu korku içinde ağlıyor ablası göz yaşlarıyla onu sakinleştirmeye çalışıyordu.İleriden buz şelkinde adamlar köye yaklaşıyor, her bir ağacı parçalıyor, gördükleri her güzelliği yıkıyorlardı.Biraz arkada buz adamların taşıdığı sarı saçlı, mavi gözleri ve mavi elbisesiyle teni kar beyazlığında bir kadın vardı.Spectus kadın yaklaştıkça hayretler içinde kalıyordu...

6 Haziran 2012 Çarşamba

Biz hiçkimseyiz, ya siz kimsiniz?



Kayıptık belkide biz de.Birileri bizi kaybetmişti..Kayıp bir kenntte, kayıp bir ruhla, karanlıkta,
Ölü bedenlerimizleydik yalnızca..
Ve hiçtik aslında..
Hiçkimsenin ve herkesin hiç'iydik..
Sahte gözyaşlarımızla, sahte gülüşlerimizle, sahte sözlerimizle hiçtik..
Yani birilerinin umrunda falan değildik ve zaten birileri de bizim umrumuz da değildi..
İki dudak arasında ki mesafe kadardı yaşamımız ve bu hiçte önemli değildi..
...
Sesimiz kesildi..Kelimeler anlamını yitirdi..Biz de zaten hiçtik..
Hiçliğin sessizliğinde kaybolduk.Hiç oksijenimiz kalmadı ve boğulduk..

25 Mayıs 2012 Cuma

Afordisman: Yaşıyorsun..

AzardidE: Bi'şekilde...

Afordisman: Ölmek zor iş..

AzardidE: Yaşamak da öyle...

Afordisman: Ölmek mi zor yaşamak mı?.

AzardidE: Yaşamak.sence?...

Afordisman: Öleceğini bilerek yaşamak..

12 Mart 2012 Pazartesi

Adam?

Adam, elinden kalemi bırakır. Ağzının yoğun kahve kokusundan sıkılarak sigara yakar ve camı yumruklayan yağmuru izlemeye başlar..Bir nefes çeker sigarsından, hırıltıyla geri verir...

14 Ekim 2011 Cuma

Ağlardık, ağlardık,,,

Otobüsde az insanla ve kulağında kulaklıkla şehrin ücra köşelerine gitmek..Hatta bir de ağlamak..
Bir kaç tur daha atmak istedim,nasılsa biletimi basmıştım ve ben inmek isteyene kadar otobüs benim sayılırdı.Ağlardım, ağlardım, bahane olarak da 'gözüme toz kaçtı kim açtı bu camı' derdim ya da kulağımdaki müziğe inat 'şarkı çok duygusal da'.Hatta şans eseri eski otobüse bindiğimden 'stop düğmesi taa kapının üstünde ulaşamıyorum' bile diyebilirdim.İndikten sonra da rüzgar ileri gitmeme engel olduğu için ağlardım.Hatta herifin biri jantlarını fosforlu turuncuya boyattığı için bile.Kime neydi ki zaten,..

7 Ekim 2011 Cuma

(.)

Olmadığım zamanlarda, olmadığım yerlerde, olmak gibi, hissetmek gibi, üşümek gibi, ölmek gibi..

23 Eylül 2011 Cuma

()

Yağmur sonrası toprak kokusu-na karışmış kitap kokusu..
Ve,
Sade kahveden bir yudumla vücudun üşümüşlüğüne meydan okumak..